Kürdlerin sorunu...
Vaktiyle Çin’de çok ünlü bir ressam varmiı, kendisinden sonraki ressamları yetiştirmek üzere bir okul açıyor. Öğrencileri ile gece gündüz çalışıyor. Derken bir gün en başarılı öğrencisinden aynı potreden iki adet yapmasını istiyor. Bir kaç gün içinde öğrencisi aynı potreden iki adet resim yapıp ustasının yanına geliyor. Ustası; “önce bir resimi götür Pekin'in en işlek caddesine bırak, üzerine de ‘yalnış bulduğunuz yerlere çarpı işaretini koyun’ diye bir not yaz, üç gün sonra git resimi al yanıma gel” der. Öğrencisi çok merak etmesine rağmen ne bir itirazdan bulunuyor ne de nedenini soruyor. Hocasının istediği gibi resimi götürüp Pekin'in en işlek caddesine bırakıyor. Üç gün sonra resimi almaya gittiğinde çarpı işaretinin konulmadığı hiç bir yer kalmadığını görüyor. Panikle resimi alıp atölyeye geliyor, korkarak hocasına resimi gösteriyor. Hocası resime baktıktan sonra “ikinci resmi de aynı yere bırak ama üzerine ‘eksik bulduğunuz yerleri tamamlayın’ diye not yaz” diyor. Öğrencisi istenileni yapıyor ve üç gün sonra resimi almaya gittiğinde, hiç bir yerine dokunulmadığını şaşkınlıkla görüyor. Resmi alıp hocasının yanına atölyeye geliyor. Hoca resime bakıp tebessüm ediyor; “gördüğün gibi eksiktir demek kolay ama temamlamak o kadar kolay değil”der öğrencisine.
Bu hikaye Kürdün politik durumunun kısa bir özeti gibidir. Esasen “Kürd sorunu”ndan çok genel hatlarıyla Kürdlerin kendisi ile sorunu var! İzahından insanın kendini imtina ettiği bir durum söz konusu.
Kürdistan’ın resmi dört egemeni olmasına rağmen, durum ve zamana göre yeni figurlar dönemsel olarak ortaya çıkabiliyor. Örneğin son dönemlerde IŞİD bu egemenler halkasına kendini dahil etmek istiyor ve halan de bu isteğinden vazgeçmiş değil. Şöyle bir kısa özet çıkarırsak; tarihte mevcut olan egemenlerin duruş ve pozisyonlarında bir değişiklik söz konusu değil. IŞİD ise Kürd coğrafyasına özel bir ilgi ayırmış durumda. Kerkük'ten Afrine kadar bütün Kürdistan hattında korkunç bir katliam ve vahşette başvuruyor ve hepinizin malumu oluğu için tekrar etmenin bir manası yok.
Tam bu noktada sözüm meclisten içeri bir noktaya değinmek istiyorum. Zira az çok, herhangi bir alanda “ben Kürdün bilmem neyiyim...” diyen her kes Kürd halkı “adına” konuşuyor! Ama durduğu noktaya baktığınızda, kendisine bile faydası yokken, bir halkın geleceği, varlığı adına nasıl konuşma rahatlığını kendinden buluyor anlaşılmaz bir durum. Hiç uzatmadan net bir tespitle devam edelim. Kürd halkı adına ancak Kürdistan sevdası olmazsa olmazı durumunda olan sisyasi bir duruşa sahip olanların söz hakkı olabilir. Tıpkı dirğer ülkelerdeki siyasiler gibi. Mesela Almanya’yı savunmayan bir alman, alman halkı adına konuşamaz.
Gelelim resimin üzerine bu kadar çok “çarpı” atan Kürdün durumuna. Bir çok neden olmakla beraber, en can alıcı bir kaç noktaya değinmek istiyorum.
Ülke; en büyük handikap, bir halk kendisine ait bir ülkesinin olmamasıdır. Ülkesiz bir halk evsiz, sokakta yaşayan bir insana benzer, kar, yağmur, dolu, fırtına ne varsa başına yağar...
İdeolojiler; Kürdler acıl olarak ideoloji “hastalığından” kurtulmalılar. Elbette bir dünya görüşleri ve yaşama bakışları olacak, bunda bir sakınca yok ama ideoloji her şeyin önüne geçiyorsa, orada bir sakatlık vardır. İdeolojiler, dinler vb durumlar, genel anlamı ile dönemseldirler. Bugün varlar yarın yoklar ama bir halk hep vardır. O nedele ideolojilerden önce halkın geleceği ve yaşam hakkı güvence altına alınmak zorunludur.
Politikacılar; Kürd halkının yaşam hakkı her geçen gün daha çok tehlike altına giriyor. Dört bir tarafta kuşatma altındadır. Yarını kestirilmeyen bir tedirgin yaşam söz konusu. Öncelikle bu konuda büyük bir hassasiyet göstermek zorundalar. Ortadoğuda tehlike çok büyük. Daha uzun süre de devam edecek. Her geçen gün biraz daha ibre hizla tehlikeyi işaret ediyor ve kolay da düşmeyecek. Muğlak söylemlerin kimseye bir faydası yok. Herşeyden önce Kürd hakının yaşam hakkı güvence altına alınacak tedbirler şart ve bununda dünya çabında ki koşulları bellidir.
“Aydınlar, yazar-çizer” gurubu; bir akıl tutulması yaşıyor adeta. Hiç sıkılmadan kendi egemenlerinin varlığına çeşitli “konjektörel” gerekçeler bularak, hatta egemenlik alanlarının genişletilmesi önermelerinden bulunuyorlar. Bir an önce bu utançtan kurtulmalılar.
“Muhalifler”; genel anlamıyle Kürd siyasal haraketine “düşmanlık” noktasından duruyor. İnsanlar uzun süre sandalyada oturunca farkında olmadan sağında solunda yağ birikiyor ancak ayağa kalkınca farkına varıyor. Bu sefer de, “nerede bir spor salonu var da gidip biraz hareket etsek de şu yağları eritsek” diye arayış başlıyor. Muhaliflik sandalyade oturup “sanal medyadan” ibaret değildir maalesef...
Savaşı görmüyor musunuz? Savasın sadece Kürdlerin tepesinde dolaştığının farkında değil misiniz? Kürdler bir bütün olarak heraket etmezlerese, ulusal bir noktada buluşmazlarsa, korkuç katliamlarla karşı karşıya kalabilirler ve en önemlisi çocuklar katillerle bir arada yaşamak zorunda kalacaklar. Ressamın dediği gibi “eksiktir” deyip çarpı koymak kolaydır, önemli olan resimi tamamlamaktır.
Yorumlar
kürtlerin türk sömürgeci isgaline karsi silhali yada silah siz mücadele yürütmesi merudur.(birles mis miletler kartasi)
buna kürtler kendileri karar verebilirler
silahli mücadele verilecekse vietnemda general Giap kürdistandada Mazlum dogan ve mahsun Korkmaz cizgisi esas alinmalidir.
bariscl mücadele verilecekse hindistanli gahndi örnek alinmalidir.
1- türk parlementosu boykot edilmeli 2-türk askergliina gidilmemeli. 3-türklerin okullari ve camileri boykot edilmeli. 4 türklerle ekonomik iliski kesilmeli- 5-türklerin kürdistandaki sömürgeci hukuku taninmamali.
türkler barbar isgalciler oldugu icin kürtler sivil ve savas mücadelesini harmanlayip sürdürürlerse daha Cabuk sonuc alirlar.
türklerin kendisini savunma Hakki varsa kürtlerin bu Hakki yüz kat daha fazladir
cünkü anadolu türklerin degil kürtlerin ermenilerin ve rumlarin anayurdudur.
türkler isgalci bir milettir bu isgale son verilmelidir.
RSS beslemesi, bu iletideki yorumlar için