Bağımsızlık tartışmaları!
"Kürdlerin kendilerini yönetmekten aciz, modernite dışı, tarihsiz, kültürsüz, dolayısı ile bağımsız bir devlet kuramayacak kadar niteliksiz yığınlar olduğu, bu nedenle kurulacak manda devletlere katılıp elimine edilmeleri gerektiği" yolundaki fikir, Lozan'da Kürdistan'ı parçalayan pragmatik diplomasinin gerekçeleri idi.
Kürdlerin kendilerini, Batı'nın mandası diktatöryel Suriye ve Irak devletlerinden daha iyi yönetecekleri, Ortadoğu'da bir demokrasi vahası kurabilecekleri Sykes-Piccot'un torunları tarafından neredeyse 100 yıl sonra itiraf ediliyor. Kürdler, acılarla geçen bir asırdan sonra dahi özgürlük mücadelesini kararlıca sürdürüp bağımsızlığa layık bir ulus olduklarını yeterince kanıtladı.
Kürdler ve diğer tüm talepkar uluslar için meşru bir hak olan bağımsızlığın elde edilmesi elbette karmaşık ve zorlu bir süreçtir. Sadece Kürd halkının veya siyasi hareketin bu hakkı savunması mevcut durumda bu hedefe ulaşmayı zorlaştırabilir, ancak buna rağmen gelinen aşamada bu hakkın realize edilmesinin imkanı doğmuştur.
Diğer halkların deneyimlerinden yüzyıllık kolonizasyon rejimini değiştirmenin ağır sonuçları olabileceğini ancak bunun imkansız olmadığını dünyanın siyasi haritası kanıtlamaktadır.
Elbette bağımsızlık seçeneğinin olgunlaşması, bunun fikri ve maddi temelinin atılması, bu talebin diri tutulması da siyasetin görevidir.
Kürd siyaseti ve bağımsızlık
Soğuk Savaş'ın sonlanması ardından yerküremizde meydana gelen jeopolitik sarsıntı, Kürd halkının ısrarlı direnişi, hakim ülkelerde farklı dinamiklerin gelişmesi gibi sonuçlar Kürdlerin statüsüzlüğünün yeniden tanımlanması sürecini de beraberinde getirdi.
Bağdat rejimi ile Kürdlerin zoraki "federatif Irak" uzatmalarının sonuna yaklaşılması ve Batı Kürdistan'da Baas rejiminin çöküşü nedeniyle Kürdistan'ın iki yakasında yeni statülerin gelişmesi söz konusu olmuştur.
Kürdlerin bağımsızlık hakkı şimdiye dek statükocu Batılılar ve kolonizatörler tarafından "hayal" olarak ifade edildi. Kürdlerin bu gaspedilen hakkına hakim rejimler ve uzantıları şiddetle karşı çıktı, savaş nedeni saydı. Güney ve Rojava'ya yönelik çevresel tehditler, müdaheleler bu eksende devam etmektedir.
Gelinen aşamada Güney ve Batı Kürdistan'da ortaya çıkan konjonktür, siyaset ve entellektüel sınıfı seçenekler konusunda ciddi bir tartışmaya da zorlamaktadır. Bu tartışmalarda bağımsızlık konusunda düşük volumla başlayan atışma, zaman zaman politik ve hizbi çıkarların öne alındığı kısır bir kutuplaşmaya dönüşmektedir.
Ancak Kürd siyasetinin önemli aktörlerinin "bağımsızlık" tartışmalarında kurumsal olarak tıkayıcı bir uslup kullanmaktan imtina ettikleri söylenebilir.
KCK/HDP, Güney'deki referandum kararına desteklerini resmi olarak ifade ederek, 'bağımsızlığa karşı olmadıklarını' açıklamışlardır. Bu bağlamda bağımsızlık seçeneğinin gündeme geldiği Güney'de referandum kararını ülkedeki iki temel siyasi çizgi olan PKK ve KDP resmen desteklemektedir. Diğer iki hat olan Goran ve YNK de bağımsızlığın en ciddi savunucularındandır. Bu nedenle Kürd partiler arasında referandumun rekabet unsuru olarak kullanılması sonucu değiştirmeyecektir.
Ayrıca bu tartışma sadece Güney'in sorunu veya gündemi değildir, aynı durum Rojava için de söz konusudur. Rojava'da Kürd hareketi, 'demokratik özerklikten, federasyon aşamasına' evrilmiş, bunun mekanizmalarını oluşturmaya başlamıştır. İleriki dönem de tıpkı Güney'deki gibi 'federasyondan bağımsızlığa geçiş' dönemi olacaktır. Bu, zaman ve uygun koşullar meselesidir.
Günümüzde siyasi varlık gösteren neredeyse hiçbir Kürd siyasi örgütü ideolojik olarak programına bağımsızlığı almamasına rağmen, bağımsızlık fikri ve alternatifini de red etmemekte, tartışılmasına sınır koymamaktadır. Buna rağmen 'kaderin tayin hakkı' siyasi partilerin dönemsel söylemleri etrafında saf tutularak tartışılabilecek bir konu değildir. Referandum, demokratik toplumların en güçlü ifade biçimidir. Çeşitli partilerden siyasi kadroların farklı veya aykırı düşüncelerini bu tartışmada sadece bir 'zenginlik' olarak nitelemek gerekir, belirleyici olan kurumsal tutumdur.
Kürd hareketinin periferisinde yaşanan tartışmalarda entellektüeller bağımsızlık tartışmasını partilerin/ideolojilerin/liderlerin ekseni dışında stratejik bir vizyon ile yürütmek durumundadır. Bu tartışmanın en ciddi bağlamı "nasıl bir devlet ve yönetim modeli" olarak gelişmelidir. Ortadoğu'da Kürdlerin kendi toprakları üzerinde kuracağı yüksek standartlı bir demokrasi, bağımsızlığın garantisi olacağı gibi alandaki dengeleri de değiştirecek, bu bölge halklarının 'makus talihini' de etkileyecek, tarihin olumlu bir rotaya girmesine katkıda bulunacaktır.
Bağımsızlık ve reelpolitik
Hakim rejimler tarihi süreç boyunca her türlü koşulda Kürdlerin ulusal hâkları konusunda vandalca davranmış ve bunu engellemek için soykırımlar dahil her türlü yöntemi denemişlerdir. Kürdlerin tüm birlikte-eşitçe yaşama önerileri rededilmiş, tüm doğal ve politik hâkları ayaklar altına alınmıştır.
Buna rağmen bağımsızlığa karşı çıkanlar; bu fikri "hayalperestlik" olarak nitelerken bunun "reelpolitik"e uygun olmadığına dair argümanlar sıralıyor!
Oysa insanlığın son 20 yıllık tarihini izleyenler aslında "reelpolitik" olmayanın aslında bağımsızlık istemini red etmek olduğunu gözden kaçırıyor.
Yugoslavya'dan 6, Çekoslovakya'dan 2 bağımsız devlet çıkaran, Sovyetler'den, Endonezya'dan, Sudan'dan iki düzine bağımsız devlet devşiren, bölünmüş Almanya ve Yemen'i birleştiren reelpolitik, Kürdistan'da mı bağımsızlığa karşı işleyecek? ABD, AB veya diğer devlet ile kurumların referanduma karşı olduklarını ifade etmeleri, Kürdleri zorlayacak ancak sonucu uzun vadede değiştiremeyecektir. Bu süreç neredeyse diğer tüm devletler için söz konusu olmuştur. Örneğin, Çin, kuruluşundan 30 yıl sonra ABD tarafından tanınmıştır. İsrail; Araplar ve İngilizlere karşı savaşın ortasında bağımsızlık ilanına gitmiş, savaş içinde devletleşmiştir.
Politik bilimcilerin çoğu etnik konfliktlerin çözüm aşamalarında benimsenen otonomi (özerklik) veya federasyon modellerini seperation'a (ayrılma/bağımsızlık) geçiş süreci olarak adlandırır. Dolayısıyla dünyada onlarca örnekte görülebileceği gibi reelpolitikte etnik konfliktlerin bağımsızlıkla çözülebileceğine dair bir meyl oluşmuştur. Dünyadaki 200'den fazla bağımsız devletin yarısından fazlasının son 50 yılın reelpolitik dengeleri arasında kurulduğu dikkate alındığında bu gerçek daha da net anlaşılacaktır.
Bağımsızlık, günümüzde etno-politik konfliktlerin çözümünde uygulanan bir seçenektir. Bosna'dan, Kosova'ya, Doğu Timur'dan, Filistin'den Güney Sudan'a dek bu realiteyi görebiliriz. Bağımsızlık sonrası her ulus layıkı ile yönetilmekte, demokrasi talebine göre bir yaşam biçimi seçmektedir.
Hülasa bugün dünyanın geldiği aşama, Kürdlerin IŞİD'e karşı direnişleri, ordulaşması, yönetim deneyimleri, bağımsızlığı "hayal" olmaktan çıkarmıştır.
Faysal Dağlı
Yorumlar
RSS beslemesi, bu iletideki yorumlar için